Şeyhsafi Köyü
Forum
Nüfus
Muhtarlık
Eğitim
Gelenekler
Ekonomi
Altyapı
Ulaşım
Emniyet Ve Asayiş
Önemli Telefonlar
Köy Camii
Kurtuluş Savaşı Şehitlerimiz
Tarihi Simalar
Tarihi yerler veTarih Kayıtları
=> Şeyhsafi Hz. Türbesi
=> Höyük Tepe
=> Tacettin Altun Baş Mezarı
=> Son Selçuklu Sultan'ın Mezarı
Haritada Şeyhsafi
Havza
Komşu Köyler
Resim Galerisi
Köyden Manzaralar
Sitemizin Katıldığı Yarışmalar
Anketler
Ziyaretçi defteri
 

Tarihi yerler veTarih Kayıtları

 Şeyhsafi'nin Tarih Sahnesindeki Yeri


Höyüktepe

Bölge Tarihi
M.Ö 2500 Havza'nın yerleşim yeri olarak kullanılması
M.Ö 17 yy. Hititlerin Bölgeye gelişi
M.Ö 7. yy. Bölgenin İyonyalı Miletlerin etki alanına girmesi
M.Ö 7. yy. Kimer istilası
M.Ö 6. yy. Bölgenin Pers Yönetimine geçişi
M.Ö 4. yy. Bölgenin Büyük İskender egemenliğine geçişi
M.Ö 130 Mitridates egemenliği
M.Ö 131 Ladik 'in kuruluşu
M.Ö 71 - M.S 395 Roma istilası
395 Doğu Roma İmp.
442 İki büyük depremle Havza'nın yerle bir oluşu ve sıcak su kaynağının keşfi
705-712 Bölgenin Arapların eline geçişi
935 Bölgenin Bizans hakimiyetine geçişi
1071 sonrası Bölgenin sırasıyla Türkler ve Haçlılar arasında el değştirmesi
1075 Bölgede Selçuklu komutanı
Melik Ahmet Danişment Gazi Egemenliği
--- Selçuklu Dönemi
1156 Amasya Hükümdarı Kavz Han'ın bölgeye adını verişi
--- Ladik'in Kabatoğulları Beyliğine bağlanması
1245 Havza İsminin kullanılmaya başlanması
14. yy. Beylikler Dönemi Mücadeleleri
1308-1425 Tacettinoğulları Beyliği hakimiyeti
1350-1398 Taşanoğulları Beyliği hakimiyeti
1414 Osmanlı Hakimiyeti
1428 Ladik Osmanlı hakimiyeti
1882 Havza'nın ilçe oluşu
25/05/1919 Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı öncesi Havza'ya gelişi
28/05/1919 Atatürk'ün Havza Genelgesini yayınlaması
24/09/1924 Atatürk'ün Havza'yı ikinci kez ziyareti
1925 Havza'nın Amasya'dan ayrılıp Samsun'a katılması



1870 Salname-i Vilayet-i Sivas kayıtlarında Havza :

Amasya Sancağı
Ladik Kazası

Nüfus-ı
Müslim
Nüfus-ı
Gayrimüslim
Kura Ve
Mahallat
Katib Nüvvab Müdüran Nevahi
3290 762 62 Mehmed
Efendi
Rıza Efendi Hasan Bey Havza

Canik Beylikleri
-Taceddinoğulları
-Bafra Devleti
-Kubatoğulları
-Taşanoğulları
-Kutluşahlar
-Hacıemiroğulları

Tacettinoğulları Beyliği

1308-1425 seneleri arasında merkezi Niksar olmak üzere Bafra, Ordu , Kelkit havzası, Çarşamba ve Canik bölgelerinde hüküm süren Anadolu Türkmen beyliği, Emir Taceddin Bey tarafından kurulmuştur.

Yaklaşık 12.000 km²'lik bir alana yayılan beylik 1335'e kadar İlhanlı Devleti'ne, sonra Eretna Devleti ve Kadı Burhaneddin Devleti'ne tâbi oldu. 1393'ten sonra ise Osmanlı Devleti'ne bağlandı ve 1425'te tamamen Osmanlı topraklarına ilhak edildi ...

Taşanoğulları Beyliği

1350 yılında kurulmuş , 1398 yılında yıkılmıştır. Samsun ve Amasya Merzifon ilçesi civarında kurulan bu beylik 2. Beylikler döneminde kurumuştur. Vezirköprü, Havza ve Merzifon'u elinde tutan Taşanoğulları Beyliği, Trabzon'un ele geçirilmesinde önemli role sahip Taşan bey tarafından kurulmuştur. Anadolu’da Timur'un ortadan kalkması ile ortaya çıkan ve Eretna’ya tabi olan Taşan Bey,1366 yılından sonra daha sonraları kendi adını alan Taşan Dağları’na yerleşerek faaliyetlerine başlamıştır. Daha sonra Merzifon merkez olmak üzere evlatları Bali Ahmet, Ali, Hasan ve Şahin Beyler varlıklarını devam ettirmişler ve 1350 yılında, bölgedeki diğer beyliklere kıyasla daha erken bir tarihte Osmanlılara katılmışlardır.

Ladik - Tosya Depremi

Köyümüzünde büyük ölçüde etkilendiği deprem ile ilgili genel bilgiler ...

Geneli kulaktan duyma bilgiler olduğu için sadece resmi kayıtları geçiyorum ...

Değişik mahalli kayıtlarda adı, farklı ifadelerle yer bulan,  kimi kaynaklarda,  “ Çorum Depremi”, kimi kaynaklarda  “ Ladik Depremi “ kimi kaynaklarda da “ Tokat- Kastamonu Depremi” olarak nitelenen depremin, literatürde kaydı ise,  “Tosya- Ladik Depremi “ olarak yer bulmaktadır.

Devletimizin resmi kayıtlarına göre; Tosya'yı ve çevresini etkileyen 1940-1946 yılları arasında büyüklüğü dört ve dörtten fazla olan on yedi deprem olmuştur. Bunlardan en can yakıcı olan ve insanımızca (büyük zelzele) diye anılan deprem 26 Kasım 1943 tarihinde saat 22:20''de meydana gelmiş, bu deprem 41.050 enlem-33.720 boylam arasında gerçekleşmiş, 10.00 km derinlikte, ivme değeri 200-400 hesaplanmıştır.

Merkezi Tosya-Ladik olarak gösterilen depremin kuvveti, 17 Ağustos 1999 yılında Marmara Bölgemizi yerle bir eden depremin kuvvetine eşit olarak 7.2 olarak gerçekleşmiştir. Kuvvetini Ankara'dan bile hissettiğimiz kuvvetteki depreme benzer olan 26 Kasım 1943''te saat 22.20''de meydana gelen depremde ne yazık ki 2824 insanımız hayatını kaybetmiştir.

21.11.1942 14:01 40.820 34.440 80.0 25-50 5,5 7 Osmancık
01.12.1942 19:04 41.040 34.880 20.0 50-100 5,9 26 Çorum
11.12.1942 02:39 40.760 34.830 40.0 50-100 5,9 25 Çorum
26.11.1943 22:20 41.050 33.720 10.0 200-400 7,2 2824 Tosya-Ladik
27.11.1943 06:06 40.500 34.000 00.0 12-15 4,7 - Çankırı
27.11.1943 08:09 40.500 34.000 00.0 12-15 4,8 - Çankırı
27.11.1943 23:29 40.780 33.930 40.0 12-15 4,9 - Tosya
02.01.1944 10:59 41.000 33.700 00.0 12-15 5,0 - Ilgaz
30.09.1944 04:13 41.110 37.870 10.0 25-50 5,5 - Osmancık
18.10.1944 12:54 40.890 33.470 10.0 25-50 5,2 - Ilgaz




Diğer bir kaynak

“ 26 Kasım 1943 Tarihli Tosya-Lâdik Depreminin Niteliği ve Niceliği

Bu deprem, 26 Kasım 1943 günü saat 22:20:41’de meydana gelmiştir. Depremin maksimum şiddeti Io: VIII-IX, magnitüdü Ms=7.2, episantırı ise 41.05K, 33.72D dir. Anadolu’nun çok büyük bir kısmında hissedilen Tosya-Lâdik Depremi; doğuda Taşova’dan, batıda Ilgaz’a kadar uzanan yaklaşık 45.000 km2’lik bir alanda etkisini göstermiştir. Deprem sonrasında Trabzon, Isparta, Elazığ, Zonguldak, Giresun ve Yozgat’tan Dâhiliye Vekâleti’ne depremin hissedildiğine dair telgraflar gelmiştir. Kastamonu, Çankırı, Çorum, Amasya, Samsun, Tokat, Sinop ve Ordu’da deprem bilhassa ölümlere ve hasara neden olmuştur. Bu çerçevede Çankırı’nın Ilgaz; Kastamonu’nun Tosya, Kargı; Çorum’un Osmancık; Amasya’nın Merzifon, Gümüşhacıköy; Samsun’un Havza, Lâdik ve Vezirköprü, Tokat’ın Erbaa kazaları bizzat depremden etkilenen yerleşim birimleridir.Deprem sonrasında Doğuda Destek Boğazı ile batıda Kurşunlu bölgesi arasında 250 km uzunluğunda yeni bir fay sistemi meydana gelmiştir…… 20 saniye süren depremde, 2.824 kişi yaşamını kaybetmiş, 5 bin kişi yaralanmış ve konutların yüzde 75’ini oluşturan 40 bin bina yıkılmıştır, ayrıca 5.375 hayvanın da ölümüne yol açmıştır. “

“Depremde Ladik- Akpınar Köy Enstitüsünden 2 öğrenci hayatını kaybetmiştir.”

Bu metine dahil edilebilecek diğer alıntılar ise,  hafızalarda saklı kalanlardır:

“Depremden kaçarak kurtulanlar o geceki acı manzarayı hatıralarında hep taze tutarak anlatırlar. Sanki şimdi yaşarmış gibi üzülürler.”

“ Köyümüzün evleri ahşap kerpiçden olduğu için çok can kaybı ve yaralanmamalar oldu. Deprem sabaha kadar aralıklarla sürdü.”

“ Köyümüzdeki çoğu evlerin alt katları ahır olduğu için hayvanlar öldü. Köyümüzün halkı için hayvanların ölümü de büyük bir acıydı. Çünkü köylülerimizin geçim kaynağı hayvancılık ve tarımdı. Tarım  da hayvanlarla yapılıyordu.”

“Biz Kastomunudaydık. Kastamonu merkez  ilçesi bu depremden 8 şiddetinde etkilenmiştir.Kaybımız çok olmuştu. Mahvolmuştuk.”

“ Halen de Ulucaminin sol tarafından yukarı doğru giden yolun tam karşısında ahşap bina vardır. O bina bize bu deprem de o mahallede tek kalan bina olarak anlatılırdı hep.”

“ Büyük zelzele.”

İnsanoğlunun afetler karşısında refleksi hep aynıdır.Deprem de bu refleksi çaresiz bırakır. Bundan yaklaşık 70 yıl önceki bir depremden söz edişimizin amacı, ne bir anma gününe hazırlığın duyurusu, ne de ülkemizin zaten bir depremler kuşağı üzerinde oluşumuz sebebiyle, sık sık yapılan” dikkatli olmamız gerekenler” konulu  hatırlatmalardan biri oluşudur.

Amacımız, o depremin acılarına ait bir efemeranın elimize yeni geçmiş olması sebebiyle, zamanında yapamadığımız yüzleşmeleri bugün yapabilmeye adım atmaktır.

İşte belgeler, sırf bu iş için yıllar sonra insanların karşısınına çıkıveriyor zaten.

Yoksa, nerden bilip, neden sorguluyacağız ki?

Yıl 1943.

26 Kasım  Cuma günü. Kalabalıklar, dükkanları, sokakları, camileri, evleri,hastaneleri, okulları dolaşmış, akşamı evlerine dönmüştür. Savaş günleridir. Yokluk, yoksulluk her yeri sarmış, üstü başı çıplak bırakmıştır. Ekmekler, somunlar dirhem dirhem karneyle dağıtılmakta,  değil benzin, gazyağı  ve çivi bulamamaktan insanlar harapolmakta, dükkanlar kepenk kapatmaktadır.

Sokaklar, karanlık ve yorgun.

Üstelik Kuzey Anadolunun soğuğu da  bir kaç gündür şiddetli yüzünü göstermiş, hafta sonu olmasına rağmen,  erken yatmak, üşümemenin yolu olarak görülmüş. Çoktan uykular, yarıya dönmüş bile.  Gece yarısı başlamamış olsa da.

Yarın, Cumartesi Günü  civar illerde ,ilçelerde kurulacak pazarlara mal götüremeyecek olmanın sancısı erkekleri, zor kaynayan tencerelerin sesizliği kadınları vurmuş. Bedenler, zihinler yorgun. Bozgun.

Gündüzlerinde her şeyi Ankara’dan gelecek “ savaş bitti” nidalarına bırakan,radyolarda çalan Rumeli Türkülerine, bağrı yanık hikayeler yaratan insanlar, gecelerinde  kendi gölgelerine esir oluyor.

Amansız ve tarifsiz bir ses. Anlatılmaz. Toz, duman peşinden. Sonra ses ve bağırışlar. Bağırışlar. Evet, mahvolduk!

***

Elimizdeki birinci belge:

 

Kastamonu Vilayeti Makamına

26-27  /II/ 943 gecesi vukua gelen yerdepreminde Atabeygazi mahallesinde bulunan 17 No;lu evimiz tamamen yıkılarak bütün ailemiz enkaz altında kalarak kızım ile damadım ölü olarak ben, ailem ve iki torunum sağ olarak çıkarıldık.

Yiyecek, yakacak, hiç bir şeyimizi kurtaramadığımız gibi ev eşyamızda enkaz altında harap olmuştur.

Kendimin ihtiyar, ailemin de ihtiyar ve gözsüz olmasından perişan olan durumumuzun biraz olsun giderilmesi için kıymetli yardımlarınızın yapılmasını saygılarımla arz ve istirham ederim.

 

 

 

İsfendiyar mahallesi

Durak sokak No: 19

Mehmet Kapucu                                                                                            PUL  – mühür-      18-12-943”

 

Yazının daktiloda yazılmış olması, kullanılan ifadeler ve yazı marjı ayarları   mağdur Mehmet Kapucu adına dilekçenin başkası tarafından  kaleme alındığını işaretlemektedir. Muhtemeldir ki, Vilayet Kaleminde yazılmış olmalıdır.

Belgede dikkatimiz çeken diğer hususlar; dilekçenin  depremin üzerinden 22 gün geçtikten sonra yazılmış olması ve belgenin üzerinde aynı güne ait “ Yardım Komitesi Başk.” Notlu bir sevk ibaresinin, tarihin ve parafın bulunmasıdır.

DC-260-D0D46097

 

 

Elimizdeki İkinci Belge:

“Deprem Felekatzedelerine

Yardım Komitesi

Reisliği-16         

 

 

Emniyet Müdürlüğüne                                                                               8/1/ 944

 

İsfendiyar mahallesi- Durak sokak NO:19 evde oturan Mehmet Kapucu ile ailesine yardım yapılmak üzere Yardım Komitesine müracaatlarının temini rica olunur.

Komite Reisi

Vali”

 

Bu belge de dikkatimizi çeken en önemli husus ise, ilk belgini tarihi olan sevk işleminin üzerinden yaklaşık 20 gün sonra, yazının Emniyet Müdürlüğüne yazılmış olmasıdır. Bu yazının akıbetinde, Mehmet Kapucu  ikametine devam etttiği adresden Emniyet Birimlerince  alınıp, yardım Komitesinin Deposuna götürülmüş olmalıdır.

DC-260-D0D46096

 

Elimizdeki üçüncü belge:

Bu belge 14 /1 /1944 tarihlidir.

En üstünde,  kurşun kalem ile “ No: 7 “ ibaresi taşımaktadır. Muhtemeldir ki, benzer talepler içinde karşılanma sırasını göstermektedir.

Daktilo ve el çizimleriyle ortak  halde bir cedvel hazırlanmıştır.

Cedvelin başlıkları daktilo edilmiş.

Cedvelin ilk sırası el yazısıyla doldurulmuş.

Anlıyoruz ki;

Atabeygazi Mahallesinden Mehmet Kapucuoğlu’na 10 kilo bulgur, 8 kilo fasulya, 6 kilo tarhana ve 30 kilo buğday Deprem Yardımı olarak teslim edilmiştir. Çünkü karşısında imzası vardır. Daha önceki belgede mührünü kullanan Mehmet Kapucu bu kez imza atmıştır. Mavi bir dolmakalemle, belki de hayatında ilk kez adını yazarak.

Sayfanın sağ köşesinde yer alan ve elyazısıyla yazılmış olan ibareler ise daha şaşırtıcıdır.

“ Beyanı

1 kilo 500 gr. Tarhana

2 kilo     –            Fasulya

2 kilo 500 gr. Bulgur

7 kilo 500 gr. Buğday”

Bu “beyan” bilgileri net olarak ne anlatmalıdır? Acaba Mehmet Kapucu (oğlu) beyanı  kadar istemiş de, Komite daha fazlasını mı takdir etmiştir. Kendisine daha fazla miktarda yardımda mı bulunmuştur.

Yoksa yoksa, aslında kendisine verilen miktar “ Beyan” satırları altında yazılan miktar da, cedvele verilmemiş miktarlar mı yazılmıştır. Niçin?

Bilmek mümkün değildir. Ancak, “beyanı” kelimesi  ve burada aynı kağıt üzerinde yer alan kalemlerin ağırlıklarınınfarklı miktarlarda yazılmış olması, kuşkularımızı arttırmaktadır.

Tarihi geriye döndürüp o günlere gitmek  elbet mümkün   değildir. Acıların içinden acılar aradığımız da yoktur.

Yüzleşmesi gerekenler yalnızca  o cedvellleri tanzim edenler de değildir. Büyük acılar içinde, kızını ve damadını kaybeden, herşeyi yıkılıp savrulan, öksüz ve yetim iki çocuk ile ortada kalıveren, kendisinden daha da muhtaç kalmış yaşlı ve görmeyen bir karısına bakmakla mükellef Mehmet Kapucu’nun çaresizliğine, birkaç kilo buğday ve fasulya ile ortak olmaya çalışan devletin çaresizliğidir.Yüzleşmesi gerekenler,bu çaresizliği görmeyenler, anlamayanlardır.Bilmeyenlerdir. takdir edemeyenlerdir.

Bir yazar, “ savaş bütün çirkinliklerimiz örttü” demişti. Sıra bizde; “ Acı da, bizim, bütün çirkinlerimizi örttü!”






 

Samsun

Samsun / Havza / Şeyhsafi Köyü Tanıtımı için Hazırlanmış olan bu site 2009 yılında kurulmuştur . Sitenin Tüm hakları saklıdır .
Copyright From Ecz. Serkan Baş yazyaqmurlarim@hotmail.com seyhsafifoto@mynet.com HAVZA HAVA DURUMU TAHMİNİ Find more about Weather in Havza, TU
Click for weather forecast
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol